Uğur Mumcu’nun 24 Ocak 1993’te öldürülmesi, siyasi cinayetler tarihimizde çok önemli bir saldırıydı. Cumhuriyet gazetesi yazarı, evinin önünde aracına konulan bir bombanın infilak etmesi sonucu öldürülmüştü. Bu cinayet sonrası medyada yapılan yorumlarda saldırının arkasında İran’ın olduğunu söyleyenler de çıktı, CIA’yı işaret edenler de, fail olarak devleti gösterenler de vardı. Mumcu’nun katil zanlısı olarak birçok kişi tutuklandı, serbest kaldı.
Özellikle laik kesim, Mumcu’nun katilinin İran olduğunun altını ısrarla çizdi, İran’ı hedef gösterdiler. Ama bugün, o laik kesim, İran’ı fail gösteren tutumdan çoktan vazgeçti, İran’la dost olma çizgisine geldi.
Ancak Mumcu’yu vuranın kim olduğunu bilmiyoruz!
18 Haziran 1998’te Anavatan Partisi’nin olağan kongresinde konuşan Turgut Özal’a, Kartal Demirağ tarafından silahlı saldırı düzenlendi. Özal, saldırıdan hafif yaralı olarak kurtuldu.
Bu suikastın arkasında kim olduğuna, kimlerin Demirağ'ı kullandığına dair binlerce yorum yapıldı. Suikastın arkasında derin devleti işaret edenler de çıktı, bir medya patronunu planlayıcı olarak gösterenler de; dış servisleri işaret edenler de, Özal’ın siyasi rakiplerini işbirlikçi ilan edenler de.
Yorumların bazıları uçuk kaçıktı elbet ama dünün Türkiye’sinde hiç kimse bu yorumlardan dolayı aşağılanmadı, hedef gösterilmedi.