Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecilerle, vatandaşlarımız arasında yaşanan krizlere yönelik her gün çok kötü haberler geliyor. En son Ankara’da büyük infial yaşandı. Suriyelilerle Türkler karşı karşıya geldi, olaylar çıktı.
Olayların meydana gelmesinden daha vahim olanı ise İçişleri Bakanlığı’ndan gelen açıklama idi.
İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasında “Suriyelilerin suç işleme oranlarının, Türklere göre daha az olduğunun, Suriyelilere yönelik her hangi bir eyleme karışanların “suç işleme özgürlüğüne sahip olmadıklarını”, yaptıklarının cezasını göreceklerini, Suriyelilerin ülkemizde misafir ve mülteci olduklarının unutulmamasının” altı çiziliyor.
Bakanlığın açıklamasından Suriyelilere müşfik bir koruma kalkanı içinde bakıldığını ve “birinci sınıfın ötesinde” bir vatandaşlık konumunda olduklarını anlıyoruz.
İçişleri Bakanlığı, kendi vatandaşlarına karşı adeta sopa gösterircesine bir açıklama yapıyor.
Oysa bakanlık, kendi öz vatandaşlarına birinci sınıf vatandaş muamelesi yaparak, ülkenin huzurunu bozacak ve ciddi boyutta asayiş sorunları meydana getiren Suriyelilere sopa göstermeli değil mi?
Tamam, Suriyeliler ülkemizde mülteci, savaştan kaçıp bize sığındılar ama bu durum onlara bu ülkenin toplumsal ve kültürel değerlerine aykırı davranma hakkını verir mi?
Bu durum onlara patavatsızca suç işleme özgürlüğünü verir mi?
İçişleri Bakanlığı, Türklerle Suriyelilerin, suç işleme oranları mukayesesiyle Suriyelilerin kriminal tablosunu gizlemeye çalışıyorsa da ortada gizlenemeyecek bir tablo var.
Çocuk tacizlerinden, sarkıntılıklara, cinayetlerden, örgütlü suçlara kadar Suriyelilerin kriminal rakamları gittikçe kabarıyor.
Büyükçekmece Plajı’nda kadınları rahatsız etmek, Yeşilköy sahillerinde güzelim sahilleri magandaca kirletmek artık basit olaylardan!