Türkiye’nin Suriye’de ve Irak’ta bulunmasının sebebine getirilen
izah şu: IŞID ve PKK terörünü sınırlarımızdan temizlemek. Esad’ın
kontrolünde iken ‘tertemiz olan’ sınırlarımızı, şimdi eski haline
getirmek için çabalıyoruz. Getirme ihtimalimiz ise sıfır. Zira o
sınırlarda artık ne devlet var, ne asayiş, ne hukuk, ne huzur.
Emperyalizmin askerleriyle çeteler kol kola geziyor.
İstediğiniz kadar Ortadoğu çöllerinde asker gezdirin, bu durumu
düzeltemezsiniz.
PKK ile başımız büyük belada ama PKK’nın merkez üssü olan Kandil Dağı’nın hamisi olan Barzani’ye tek kelime sitem edemiyoruz. Bırakın sistem etmeyi Barzani ile müttefikiz.
Musul’a karşı yapılacak operasyondaki hareket alanımızı Barzani’nin talimatlarına göre belirliyoruz. Musul’dan sızacak IŞİD militanlarını PKK’nın hamisi Barzani ile def edeceğiz!
Böyle olunca da koskoca Türkiye’yi defe koyup oynuyorlar.
60 ülkenin askerleri Musul’un etrafındaki uluslar arası askeri güçte yer almış ve sadece Türkiye’ye karşı ‘topraklarıma giremezsiniz!’ deme cesareti gösteren bir Irak yönetimi var.
Türkiye, sahada da masada da olacağız diyor ama sahada da masada da olmayacağımız aşikâr.
Irak bizi istemiyor, koalisyon güçleri istemiyor, istenmediğimiz yer ‘tuzak’ demektir.
İstenmediğimiz yerde ne işimiz var?
Musul, IŞİD’ten kurtarıldıktan sonra bize bir çakıl taşı mı verileceğini sanıyoruz?
Şu vahim tabloya bakın:
Bir zamanlar sınırlarımızı kevgire döndürerek oluşumuna büyük katkı sağladığımız IŞİD’in yok edilmesi için şimdi Batı’ya çılgınca yalvarıyoruz.