UÇAK krizinin hemen ardından ziyaretime gelen Rus arkadaşım kendinden emindi:
“Fazla uzun sürmez... Kısa sürede tatlıya bağlanır...”
Kremlin’de tanıdıklarının olduğunu bildiğimden, öngörüsünü hangi gerekçeye dayandırdığını sordum; yanıtını sorularıyla vermeyi tercih etti:
“Türkler kaç yıldır Almanya’da?” İlk gidenlerden bu yana 60 yılı aştığını söyledim.
Gerekçesinin zeminini oluştururcasına sorularını devam ettirdi:
“Peki Türkler kaç yıldır Rusya’da...”
Ben asırları aştığını belirtip Abhaz, Kabartay, Balkar, Kuşha, Adige, Lezgi, Lak, Kumuk, Nogay, Karaçay, Çeçen, Avar, Kızılbiy, Tabasaran, Dargi diye sıralarken,“O kadar uzağa gidersek, Almanya için de Avusturya-Macaristan’dan başlamamız gerekir” diyerek Rusya Federasyonu’ndan söz ettiğini belirtti.
Vurguladığı gibi çok değil, 1989’da başlayan Sovyetler’in dağılma sürecinden bu yana alındığında toplamda 26 yıl.
TERCİHİN NEDENİ?
Ardından vurucu sorusu geldi: “Türklerin, Almanlar ile ortak yaşam buldukları süre Rusların üç katı ise neden Türkler daha çok Rus’la evleniyor?”
Sorusuna yaşadığım bir olayla, bir Türk’le evlenen Rus kıza nedenini sorduğumda verdiği şu yanıtı aktardım:
“Türkler çok centilmen; sürekli hediye alıyor, güzelliğini hatırlatıyor; en kavgalı zamanlarında bile eşini aç bırakmıyor.”
Rus kızının söylediklerine ilave olarak, aynı coğrafyada bulunup, benzer sıkıntıları yaşayıp gelmiş olmalarının da etkisinin bulunduğunu ekledim.
Hayat alanlarındaki ortaklıkları sıraladım, “Bir de kızların güzelliğini görmezden gelemeyiz” dedim.
Son cümleme katılmadı, “Bizimkiler 35’inden sonra şişman kadın haline gelir”diye itiraz etti.