Muharrem Sarıkaya Habertürk Gazetesi

Anayasa’nın tartışılmayanı

Anayasa Uzlaşma Komisyonu bugün başlayacağı yeni yolculuğunda Anayasa’nın hangi yönüne ağırlık verecek? Anayasa’nın yetki veren yönlerini mi yoksa sınırlandıran tarafını mı öne...

04 Şubat 2016 | 207 okunma

Anayasa Uzlaşma Komisyonu bugün başlayacağı yeni yolculuğunda Anayasa’nın hangi yönüne ağırlık verecek?
Anayasa’nın yetki veren yönlerini mi yoksa sınırlandıran tarafını mı öne çıkaracak?
Çünkü uzun süredir Anayasa’nın yetki veren tarafına bakılıyor; sınırlandıran bölümleri dikkate alınmıyor.
Ayrıca komisyon, Anayasa’nın “haklar” bölümüyle ilgileniyor, yetkiler ve yapılar bölümlerini sonraya bırakma eğilimine giriyor.
Yani, konuya özgürlükler açısından yaklaşıldığında sorunu çözeceğini sanıyor.
Kuvvetler ayrımı da aralarında çatışma varmış gibi “kuvvetler uyumu” zeminine oturtuluyor.
Fren-denge sistemi içinde yaklaşılmıyor.
Daha da önemlisi “toplumsal uzlaşının ana metni” kitle psikolojisi içinde çatışmanın yaşandığı zirvede gerçekleştirilmeye çalışılıyor.
“Var mısın, yok musun? - Karşı mısın, değil misin?” gibi siyah-beyaz tercih zorunluluğuna götüren yarışma modeli içine koyuluyor.
Karşıtlıklar üzerinden Anayasa inşasına çalışılıyor.
Ayrıca bırakın toplumsal tabanlarını, Anayasa yapmak için masaya oturmuş taraflar arasındaki çatlağın en geniş anında bulunuluyor.

‘ÜÇ AYAK LAZIM’
Böyle bir zeminde Anayasa yapımı ne kadar sağlıklı olur?
Geçmişte de Anayasa çalışmalarında bulunmuş, konunun uzmanı, TOBB ETÜ’den Doç. Dr. Ozan Ergül ile sohbet ederken Ergül önemli bir tespitte bulundu:
“Anayasa’nın, sadece yetki kısmına vurgu yaparak eyleme geçerseniz, toplumsal kaygıyı artırırsınız. Kuvvetler arası ayrım çatışma değil, güç karşısına başka güç koymadır. Bir masa tek ayak üzerinde durmaz, üç ayağa ihtiyacı vardır. Bu açıdan sınırlayıcı boyutu da tartışılmalıdır.”
Son dönem “siyasal anayasacıların” öne çıktığını anımsatan Doç. Dr. Ergül, “temel hak ve özgürlüklere dayalı olup olmadığına bakılmayan, oran ve elverişlilik tartışması yapılmayan yeni bir anlayışın geliştiğini” vurguladı.
Bu görüşü savunanlara kürtajı örnek gösterdi; “bir ceninin yaşama hakkı ile kadının bedensel ve gelecek planlaması özgürlüğünün, hukuk yerine müzakereci demokrasiden yola çıkarak sivil platformlarda tartışılarak çözülmesini savunduklarını” belirtti.
“Dilek ağacı anayasacılığı” diye adlandırdığı bu görüşü savunanların Batılı demokrasinin bütün olanaklarının sağlandığı ülkelerde yaşadıklarının da özellikle altını çizdi.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Demokrasi zaferi… 29 Mayıs 2023 | 475 Okunma Geleceği depolayanlar... 28 Mayıs 2023 | 127 Okunma Meclis bu sayıya hiç ulaşmamıştı 26 Mayıs 2023 | 454 Okunma Startup partiler… 25 Mayıs 2023 | 136 Okunma Sandığa kimler gitmedi? 24 Mayıs 2023 | 591 Okunma