Devlet, personeline kendi penceresinden bakar.
Sadakatinden şüphe duyduğu kişiyle çalışmama hakkına sahip olduğuna
inanır.
Örneğin, ailesi uyuşturucu kaçakçısı olan kişiyi güvenlik personeli
yapmaz.
Bu durumun o kişinin suç işleme kapasitesine sahip olduğu anlamına
gelmediğini belirtir, kendisine has “devlet refleksi” olarak
değerlendirir.
Bunu da örgütlenmiş toplumda devletin yönetim biçimi ve kurallarını
tayin eden anayasasındaki “suçların bireyselliği” ilkesine aykırı
olduğunu bilerek yapar.
Demokratik ülkeler de bunu yapar ama uygulamasını kanunları
kapsamında gerçekleştirir.
Birinci derece yakını, kan bağı olsa bile anne veya babanın suçunu
evladına yüklemekten genelde uzak durur; yine de şüphesinin
yarattığı reflekse kapıldığında da kanunlar kapsamında yerine
getirir.
Bünyesinde çalıştırmaz, ama başka yerde iş bulmasının önünü de
kesmez.
Devlet refleksini, toplumsal sözleşmesinin yarattığı kurallarının
esnekliği içinde gerçekleştirir.
Suçunu sabit bulduğunu da kanunlar içinde cezalandırır.
MİT BAŞARISI
Hukukun en temel ilkelerini ve devlet davranışını yazmamın nedeni
son dönemde yaşananlar.
Bir de tutuklamalara gelen eleştiriyi ortadan kaldıran MİT
başarısını anlatmak için...
Çünkü MİT, ByLock yazışmalarını çözerek devlet refleksini kanunla
örtüştürdü.
ByLock’un Litvanya’daki ana sunucusuna ulaşıp oradaki verileri
alarak gözaltına aldığı veya tutukladığı kişilerle ilgili kanuni
gerekçesini oluşturdu.
İster bir zamanlar bölgeye hâkim istihbarat birimlerinin de el
atması; ister ana sunucuya sızma başarısıyla olsun; MİT ByLock’u
çözerek devletin ileride karşılaşması muhtemel sorunlarının
giderilmesinde katkı yaptı.
Gözaltına alınan veya tutuklananların örgüt bağını gösteren delile
ulaştı.
Çünkü ByLock kullanıcının iznine bağlı olarak dışarıdan yüklenip
örgütün 2 elemanının şifre paylaşımına gereksinim duyduğu için bu
yazılımı kullanan “İlgim yok” diyemez.
Aynı durum 5 şifreli diğer yazılım “Eagle” için de söz konusu.