“Babası ile kuramadığınız koalisyonu, 30 yıl sonra oğlu ile kurmayı nasıl başardınız?”
Süleyman Demirel’in yanıtı şöyle olmuştu:
“İsmet İnönü ile iktidar-muhalefet ilişkisinden ileri gidemedik. Ama Erdal Bey (İnönü) ile ülke sorunlarına ortak baktık, ortak çözüm aradık. İki büyük kitlenin lideriydik. Sorunlar olduğu için, her şeyi bir kenara bırakarak ortak karar alabiliyorduk.”
Ardındaki cümle çok daha önemli:
“Siyasetin özünden taviz vermeden uzlaşmacılık mümkündü. Uzlaşmacılık teslimiyetçilik değildi; İnönü’de bu fazlasıyla vardı...”
İnönü’nün yanıtı ise Demirel’in hakkındaki düşüncelerini teyit ediyordu:
“Avrupa’nın bazı ülkeleri yıllardır koalisyonla gidiyor. Yani orada koalisyon kurulduğu zaman ‘3 ay sonra düşecek’, ‘Bakalım kim kime kazık atacak?’ diye bakmıyorlar. Sayın Demirel bize geldiğinde ve ortaklık teklif ettiğinde gördük ki geniş bir yaklaşım içinde...”
Aslında ikisini buluşturan öğe, Prof. Dr. Emre Kongar’ın tespitindeki gibi, Türkiye’nin zaman içinde ulaştığı “demokrasi kültürü” idi...