Buna ister yüzyıllardır var olan “eril tahakkümün elvedası” deyin, dilerseniz kadının dirilişi…
Yaşanan eril tahakküme başkaldırıdan başka bir şey değil.
Çünkü Pierre Bourdieu’nun da kitabında altını çizdiği gibi, “eril tahakküm, kadınları bedensel güvensizlik, hatta sembolik bağımlılık altında tutan etkiye sahipti…”
Böylece “el altında, sıcakkanlı, çekici, etkileyici olmaya zorlar ve başkalarının bakışı ile var olan nesneler” haline dönüştürürdü…
Bir nevi erkek egemen köleliğini yaratma çabasından başka bir amacı da yoktu.