ANKARAGÜCÜ takımının futbol maçını izleyip kritiğini yapmak için
Kuşadası’ndaydım.
Hazır Kuşadası’na gelmişken, gençlik de zirvedeyken hafta sonuna
kadar kalmak istedik.
Nedendir bilmem, arkadaşlardan biri uzatmak istemeyince dönüşü iki
gün öne çektik.
Zaten Kuşadası da yazın son demini tüketmek üzereydi...
Döneceğimiz günü sonuna kadar yaşadık, gece yarısına kadar keyfini
çıkardık.
Yola çıktığımızda olağanüstü bir durum da yoktu.
Selçuk üzerinden Ortaklar’a geldik, kısa bir moladan sonra Aydın’a
hareket ettik.
Şehrin girişine geldiğimizde askerler yolu kesmişti.
Rutin kontrol sanıp arkada oturan arkadaşım camı açtı, gazetenin
verdiği basın tanıtım kartını sallayıp, güven içinde “Biz
gazeteciyiz, basın...” dedi.
Demez olaydı...
Çünkü aramanın başındaki komutan, nüfus kâğıdını gösteren herkesi
yoluna gönderirken bize, “Sağa çekin...” talimatı verdi.
“Ama biz spor yazarıyız, gazeteciyiz...” sözünü her tekrarımız ise
komutanın bir nebze daha sertleşmesine neden oldu.
Başımıza diktiği askere de “Kıpırdarlarsa vur...” emrini
verdi...