Gecikmiş de olsa Türkiye, yıllar sonra geçtiği proaktif dış politikasının sonucunu Halep’te aldı.
Türkiye, yeni koşullar oluşturmak veya mevcudun koşullarını değiştirmek için ne zaman inisiyatif kullandıysa geçmişte de hep başarılı çıktı.
İster Kurtuluş Savaşı sonrası Hatay’da Atatürk’ün akıllı politikasını...
Dilerseniz Ecevit ile Kıbrıs’ta yeniden canlanıp sonuç yaratan cesur ve kararlı atağı veya 1. Körfez Savaşı’nda Irak’ta Özal ile hayat bulan, Ankara’nın pısırıklıktan sıyrılıp gücünü ortaya koyan zeki hareket tarzını örnek alın...
Bütün kesimlerin üzerinde hemfikir olması da gösteriyor ki Ankara’nın 6 yıl aradan sonra Suriye’de uyguladığı politika doğru zeminde ilerliyor.
Oysa yakın geçmişe kadar üyesi olduğu organizasyonlar, kuruluşlarla hareket etti; onların beklentileri doğrultusunda üretilen politikalar da istediği gibi sonuç almasını engelledi.
Konjonktüre teslim iç siyasete odaklı duygusal yaklaşımlar da buna eklenince, durduğu pozisyonun dahi gerisine düştü.
Sınırının hemen ötesindeki gelişmeleri kontrol edebilme, komşusunun kim olacağını belirleme yetisini, duygu ve kaygılarına teslim etti.
Bugün ise hatalı politikalarından uzaklaşmış durumda.
Nasıl ki ABD’yi bir zamanlar AB ülkelerinden daha proaktif politikası öne çıkardıysa, bu yeni politikası Türkiye’yi de öne çıkaracak.
PATRON KİM?
Çünkü yeni politikasıyla Suriye’de bugüne kadar onlarca kez denenen ateşkesten ilk kez sonuç alan ülke oldu.
Ardı gelmese bile ateşkes sayesinde önceki akşam itibarıyla 7 bin 500 kişinin tahliyesi gerçekti; devamının geleceği de açık.
Bu başarının gölgelenmesini isteyenler elbet olacaktır.
Nitekim tahliyelerde yaşanan Tahran merkezli tıkanmalar da bunun bir göstergesi.