MECLİS’teki olağanüstü terör toplantısı kapalı olsaydı, inanın
açık olan konuşmalardan bir adım ötesine gitmeyecekti.
Bütün konuşmacılar yine önceden hazırlanmış yazılı metinlerini
okuyacaktı.
Dolayısıyla toplum kimin ne dediğini, nerede durduğunu açıkça
gördü.
Daha önemlisi, kapalı oturumda çıkması muhtemel gerilimin önü de
oturumun naklen verilmesiyle kesildi.
Peki, bütün bunlar sorunun çözülmesi için yeterli oldu mu?
Şunu baştan belirtmeliyim ki Meclis açılmadan önce kulislerde var
olan hava ile sonrasında milletvekillerinin birbirleri arasında
sohbetiyle gelinen nokta 180 derece farklıydı.
Birinde gerilim, diğerinde ise sorunun birlikte çözümüne yönelik
irade vardı.
Yaşananlar da hafızamı 1990’lı yılların ortalarına götürdü.
Sözünü ettiğim hep demokratikleşme, silahların bırakılması, ortak
çözüm bulunmasıyla başlayıp bir noktada tekrar silahla çözümün
arandığı dönemler.
Oysa bu dönemlerin sonunda varılan nokta, bir önceki çatışma
süreçlerinin geldiği noktadan hiç farklı olmadı.
Bir tarafı, “Biz ancak bu bölgedeki Kürt kardeşlerimizle birlikte
büyürüz” noktasına getirdi.
Diğerini ise “Ortadoğu bataklığından tek bayrak ve vatan altında
birlikte çıkarız” aşamasına vardırdı.
LİDERLER BULUŞMASI
Bugün yaşananların sonucunda gelinecek noktada da bundan ötesi
olmayacak.
Nitekim bunun işaretleri dün Meclis’te görüldü.
HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın liderlere “Barışı konuşalım”
çağrısı ve CHP Lideri’ni ziyaret etme niyetini açıklamasıyla
başladı.