ANA omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) ABD’nin ağır silah yardımını başlatmasıyla daha güçlü dile getirilir oldu.
“YPG’nin olacağına Şam alsın...” Aslında, ABD desteğindeki YPG’nin Arap şehri olan Rakka’ya ilerlemesi sırasında da kısık sesle bu söz dillendirildi.
Hatta operasyonun önünü kesen adımlar atıldı.
Beklenen taktik faydayı da sağladı, SDG/YPG güçlerini güneydeki operasyondan vazgeçirip savunma için kuzeye çekti.
Telabyad ve Münbiç’e de girileceğine dönük açıklamalar, Karaçok ve Sincar’daki hedefleri vuran operasyonel adımlar da bu taktiğin sonucuydu.
ABD de her adımda Rakka operasyonunu erteleten gelişmelerin önünü kesmek için Türkiye sınırına koruma gücü yerleştirdi.
YPG’nin elini rahatlattı, güneydeki harekâtını hızlandırdı.
İKİNCİ KEZ GEÇTİ
SDG ise Münbiç’in ardından Fırat’ın batısına dün ikinci kez geçti ve güneydeki en önemli merkez olan Tabka’yı (El Tavrah) aldı.
Koalisyon Özel Temsilcisi McGurk da Tabka’nın alındığını Twitter’dan duyurdu.
Rakka’ya 40 kilometre uzaklıkta bulunan Fırat üzerindeki en büyük baraja da adını veren Tabka’nın önemi, bölgenin büyük havaalanlarından birine sahip olması.
Ayrıca, 630 kilometrekarelik Esat Gölü’ndeki su kaynağına ve enerji santralına da sahip bulunması.
İlginçtir, bunlar yaşanırken eşzamanlı gelişmeye de tanıklık edildi, Rusya desteğindeki Şam ordusu Deyrizor’da DEAŞ ile çatışmaya başladı.
Bu da Deyrizor’dan 120 kilometre kuzeybatıda kalan Rakka’ya doğru harekâtın önünü açtı.
Ankara açısından paradokslarla dolu çelişkili soru da burada başlıyor: “Rakka’yı kim almalı?”
Çünkü rejimin almasını Türkiye desteğindeki muhalifler arzulamıyor, batıda eylem artırıp Şam ordusunu doğuya gitmekten alıkoyuyor.
ABD desteğindeki YPG’nin almasını da Ankara istemiyor, kuzeyden bastırıp güneyden geri getiriyor.