“Son ana kadar durmadı, yok etti, tüketti, bitirdi... Neyse ki kendi de bitti...”
Döndüm baktım 2015’i bu cümlelerle noktalamışım...
Bir önceki yıl böyleyse, geçen yılın tarifi çok zor; geleceği öngörmek ise olanaksız.
Çünkü geçen yıl Türkiye Cumhuriyeti’nin belki de en öngörülmez, en yıkıcı yılı yaşandı.
Sadece Türkiye’de değil, dünya için de öyle oldu...
ABD’de Trump’ın gelebileceği acaba 2 yıl önce söylenseydi kim inanırdı?
Veya İngiltere’nin Brexit ile AB’den kopuşunu kim tahmin ederdi?
Ya da Türkiye’de dini motifli bir örgütün, askeri ve idari bürokratik yapıyı ele geçirip darbe girişiminde bulunabileceğine kim ihtimal verirdi?
Biri çıkıp 2015’in sonunda bunların olabileceğini söyleseydi herhalde psikolojik tedavi alması önerilirdi...
Ama oldu...
Hem de gerisinde ağır üzüntü, hüzün ve acılar bırakarak gitti...
TOPLUMSALIN TÜKENİŞİ
Bütün bunlara bakarak gelecek yılın nasıl olacağını öngörmek zor değil...
Sadece geçmişte yaptıklarıyla kalsa bile taziye yılı olacak...
Yarattığı erozyonun hasarını gidermek, tükettiklerini doldurmak bile zaman alacak.
Çünkü toplumsallaşmanın yaratacağı uzlaşıdan çok, kitle davranışını coşturan çatışmacı özelliklerle yüklü...
Örnek mi, Anayasa değişiklik süreci...