Otelden, kiralık deniz aracına, sahildeki restorandan, su
oyunları bahçesine kadar hepsinin fiyat etiketi euro veya dolar
üzerinden…
O kadar ki kiraladığınız teknenin bozulan tuvaletinin pompasını
onarmak için gelen tamirci dahi euro üzerinden ödeme istiyor.
Geçtik bunları kuma bulaşmamak için kiraladığınız plastik şezlong
için de euro veya dolar üzerinden ödeme yapıyorsunuz…
Sanırsınız ki Türk Lirasının konvertibl olmadığı ülkede yaşam
sürüyorsunuz.
Ülkenizdeki “lüks yaşam alanlarında” paranızın hükmü geçmiyor…
Tatil yörelerinden örnek verme gereği duymamdaki neden, Türk
Lirasının kıymetindeki bozulmanın oradan başlayıp, bütün Anadolu’ya
yayılmasından…
Sonunda AVM’lerdeki dükkan, konut kiralarına; hatta doktor ve
avukatlık ücretlerine kadar gelip dayandı...
AVM kiracılarından yükselen yakınmalar da dün karşılığını
buldu.
Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile Türk Lirasının Kıymetini Koruma
Kararı yayınlandı.
Bundan böyle, Türkiye’de yerleşik kişilerin, menkul ve gayrimenkul
alım satım, taşıt ve finansal kiralama, leasing, hizmet-eser
sözleşmelerinde bedel dövize endeksli olamayacak.
Karara itiraz gelebilir…
TİCARETİN SERBESTİSİ
“Anayasa ve Borçlar Hukuku’ndan kaynaklanan ticaretin serbestisi
ilkesi kapsamında kim karışabilir ki; ben kanuna bakarım” cakası
satmak isteyenler çıkabilir.
Yaptığı AVM’nin tüm donanımını yurt dışından dövizle getirmek
zorunda kaldığını veya bankaların kendisine dövize endeksli kredi
verebildiğinden dem vurabilir.
Bunları bir kenara bırakıyorum.
Ancak gayrimenkul veya menkul kiraları bir başka enstrümana
bağlanırsa ne olur…
BİR ONS KARŞILIĞI
Diyelim ki altın…
Kimse çıkıp da kiranın dövize endeksli olduğunu söyleyemez.
Ama özü öyle midir; hayır…
Çünkü altının değeri de dolara göre hesaplanır.
Zürih veya Londra borsasında bir ons altının; yani 31,1 gram
altının Dolar bazında işlem gören fiyatıdır…
Bir ons altının karşılığı dün akşam saatlerinde 1.208,95 dolar
idi…
Bugünkü dolar kurundan altının karşılığını hesaplayıp kirayı altın
olarak isterse ne yapılabilir?
***
Yüksek lisansını dışarda yapmayınca
Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Mustafa Safran’ın yurt dışı yüksek
lisans ve doktora ile ilgili açıklamalarını okuduğumda “haberde
yanlış anlama var” diye düşündüm.
Birkaç kaynaktan doğrulayınca da aklıma ilk şu soru geldi:
“Yıllardır tanıdığım Bakan Ziya Selçuk da aynı görüşte mi?”
Yani Bakan Yardımcısı Safran’ın aşağıdaki sözleri Bakanlığın ortak
görüşü mü?
“Türkiye’nin parasını dışarıya harcayacak durumu yok. Şu anda hali
hazırda üniversitelerimizde yüksek lisans olarak açılmamış
programlar var. Bundan sonra öğrencimizi yüksek lisans için
eğitimdi, işletmeydi, iletişimdi, öğretmenlikti, mühendislikti
hiçbiri için yurt dışına göndermeyeceğiz…”
Safran’ın gerekçesi de ABD’nin de arasında bulunduğu üniversitelere
giden öğrencilerin yüksek lisans ve doktora programlarına 35 milyon
dolar ödeniyor olması…
Eğer gitmezlerse 20 milyon dolar tasarruf yapacakmış…
Yani devletin sadece lüks kiralık araçlar için ödediğinin dörtte
biri…
POLİTİK ENLEM BOYLAM
Safran yurt dışı yüksek lisans ve doktora için ülke sınırını da
çizmiş.
“Türkiye’nin dış politikalarında takip ettiği enlem ve boylam
doğrultusunda” öğrencilerin yönlendirileceğini belirtiyor.
Demek istiyor ki ilişkimizin iyi olduğu ülkeye öğrenci
yollarız…
Araştırdım, Bakan Yardımcısı Mustafa Safran, yüksek lisans veya
doktorasından herhangi birini yurt dışında yapmamış.
Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun olduktan sonra yüksek
lisans ve doktora çalışmasını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü’nde tamamlamış.
BİLİM TİCARET DEĞİLDİR
Üniversite öğrencilerinin hayallerini, beklentilerini,
hedeflerini hemen her gün duyan biri olarak söylüyorum, Türkiye
eğer bu yöne giderse akademik değerleri söner; bilimsel çalışması
dikkate alınmayan sessiz yığınlar yetişir…
ABD yönetiminin Türkiye’ye dönük siyasetine kızabilirsiniz.
Tepki olarak ticareti engelleyebilirsiniz; ancak bilimde
işlemez.
Eğer bir üniversite en iyi eğitim veriyorsa ki verdiği için bu
kadar öndedir; oraya daha fazla öğrenci sokabilmek için gayret
edersiniz.
Ki dönüp gelsin, ülkesine fayda sağladığı gibi oradan aldığını
burada daha fazla öğrenciye aktarabilsin…
Akademik makalelerinden başka ülkelerin akademisyenleri,
öğrencileri alıntı yapsın; Türkiye’nin gururu olsun.
SANCAR- BAYRAKTAR
Örnek mi; Nobel ödüllü bilim insanımız Aziz Sancar veya
Baykar’ın Teknik Müdürü Selçuk Bayraktar…
Eğer Bakan Yardımcısı Safran bu kararı yıllar önce almış olsaydı ne
Aziz Sancar İstanbul Tıp’tan sonra yurt dışına gidebilirdi…
Ne de Bayraktar İTÜ Elektronik ve Haberleşme Mühendisliğini
bitirdikten sonra Üniversity Of Pennsylvania’ya adım atardı.
Dahası Upenn’da Elektrik Mühendisliği Yüksek Lisansını
tamamlayamaz, MIT’de de yüksek lisans-doktorasını ikincilik
derecesiyle bitiremezdi.
Ya da Google Akademik’te Selçuk Bayraktar adını yazdığınızda
karşınıza gelen ilk makalesinin (Eyperimental Cooperative Control
of Fixed-Wing Unnamed Aerial Vehicles- Sabit kanatlı insansız hava
araçlarının deneysel kooperatif kontrolü) 108 bilim insanının
alıntılaması söz konusu olmazdı.
Türkiye’nin insansız hava aracı konusundaki başarısına eğitiminin
etkisi de görülmezdi.
Bilmem anlatabildim mi hocam!..