“Dünyanın en zor şeyi, ölen bir arkadaşın adını telefon
rehberinden silmektir” dedim bir arkadaşıma geçenlerde.
Bildiği ama aklına gelmeyen bir şeyi kendisine hatırlatmışım gibi
baktı bana.
Deli bir bakıştı! Belli ki o da aynı dertten mustaripti. “Ben hiç
silmiyorum ki” dedi.
Sesi kayboldu kulaklarımda. İkimiz de o sırada bilincimizde akan
şeylere döndük sanırım; daha fazla konuşmadık bu mevzu üzerine.
***
Yakın bir zamanda Hakk’ın rahmetine kavuşmuş tam tamına 36 yıllık
bir arkadaşımın, telefonumun “hızlı arananlar” listesindeki adına
gitti aklım.
Dört ay oldu, duruyor hâlâ orada.
Bir süre önce elim gayri ihtiyari ismine gitmiş, telefonunu
çaldırmıştım birkaç kez ve tuhaflığa bakın ki o sırada telefonu
açılmıştı.
Her şey bir rüyada olup bitiyormuş gibi gelmişti bana, ama cevap
veren ses onunki değil, geride kalan oğlununkiydi. Zaten telefona
cevap vermesini beklemiyordum ondan. Yine de ölmüş birinin çalınan
telefonunun açılmış olması tuhafıma gitmişti. Oysa oğlunun da
numarası vardı bende. Neden ille de ölen babasının numarasını
aramıştım? Bu sorunun cevabını bu yazıyı yazarken de
bilmiyorum.
***
Ölüm üzerine birbirinden muhteşem ufuk açıcı paragraflar yazmış
olan Elias Canetti, “İnsan, kendi yaşamadığı sürece ölüme hiçbir
zaman tam olarak inanmaz” der.
Ustaya göre insan, ölümü başkalarında yaşar.
“Başkaları tek tek gözünün önünde ölürler ve ölen her birey, ölüme
tanık olanı ölüme inandırır. Ölen, ölüm karşısında duyulan korkuyu
besler; o, hayatta kalanın yerine ölmüştür. Yaşayan, öleni kendi
yerine çıkarmıştır. Yaşayan, kendini hiçbir zaman ölenle, artık
asla kalkmayacak olanla karşılaştığı zamanki kadar büyük hissetmez:
O anda artık öleni aşmış gibidir” diye devam eder Canetti.
***
Ölen bir yakınımız değilse, bize düşen geride kalan yakınlarının
acısına ortak olmaktır. İlle de eğik bir baş, ille de üzüntülü bir
hal, birbirine benzer ezberlenmiş teselli cümleleri, bir mateme
ortak olma isteği... Başka bir şey elimizden gelmediği için bu hale
bürünürüz; gizli bir el bizi biraz daha ölünün sahibine
yaklaştırır, acısını bölüşürüz. Ama eğer ölen bir yakınımızsa ve
ölen yakınımızın öldüğüne eminsek eğer, işte o anda bir dehşet
kaplar her yerimizi.
Canetti usta burada tekrar girer devreye: