Kanada'nın küçük bir madenci kasabasında oturan 15 yaşındaki bir genç kızken, ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun oğlu Mehmet'le yıllar süren mektup arkadaşlığının giderek bir aşka ve ardından ömür boyu sürecek bir evliliğe dönüşmesi sonucu yanına küçük bir bavul alarak gelip hepsi birbirinden farklı alanlarda yaratıcı ve birbirine benzemez renkli insanlardan oluşan Eyüboğlu ailesine gelin olarak katılan Hughette Bouffard Eyüboğlu daha sonra yazdığı "Kanadalı Bir Gelinin Türkiye Anıları" adlı kitabında; Türkiye'ye geldiğinde kendisini şaşırtan ilk şeyin, adım attığı her yerde karşısına çıkan muazzam bir tarih olduğunu söyler. Haklıydı zira o; tarihi en çok 200 yıla kadar uzanan bir ülkeden gelmişti, memleketinde gördüğü en eski ev iki yüz yaşında falandı. Ama Anadolu öyle miydi? Gözünün gördüğü her yerde, en genç harabeler iki bin yaşındaydı. Bergama'da; bayramın ikinci günü, yanıma yeğenlerimi alıp tarihin ilk hastanesi Asklepion harabelerine girdiğimde "Kanadalı Gelin"in bu muhteşem tespiti vardı aklımda.