Kaç aydan beri gazetelerde hakkında o kadar çok haber ve makale çıkmıştı ki, artık onu tanımayan yoktu. O sıradaki şöhretini, yazdığı birbirinden anıtsal romanlarından daha çok birkaç yıldan beri konuşulmakta olan Dreyfus Davası'nda takındığı tavırdan alıyordu.
Bütün Fransa neredeyse elbirliğiyle Dreyfus adında masum Yahudi bir subayın rütbelerini sökmüş, yargılamış, onu Fransız Guayanası'na bir mil uzaklıktaki Şeytan Adası'na ömür boyu hapis cezasını çeksin diye göndermişti.
Emile Zola'nın vicdanı bu korkunç "hata" karşısında sızlamış, meşhur "İtham Ediyorum" makalesiyle orduya ve neredeyse bütün bir Fransa'ya isyan etmişti.
Artık Fransa'nın gözünde Emile Zola bir haindi.
Hainlerin cezası da linçti.
Bir anda kalabalık bir güruh etrafını sardı. Gelen darbelere karşı kendini korumaya çalıştı, nafile. Kaçacak hiçbir yeri yoktu. Onu nehre doğru sürüklediler. O soğuk günde nehre atarlarsa eğer donarak ölebilirdi. Gözü dönmüş çapulcuların elinden nasıl kurtuldu, polis mi aldı ellerinden bilmiyordu.