Hakikat bir arayıştır. Kimisi yolunda kaybolur, kimisi elinden kaçırır, kimisi ararken yorulur, en yakın menzilde pes eder, kimisi ulaşır, kimisi de uğrunda feda eder hayatını. Michel Foucault'ya göre, ölümün alternatifi hayat değil, hakikattir. Hakikate varmışsan ölümden sana ne! Peyami Safa'dan esinle söylersek eğer... Kalbinizde hakikat arayışı varsa, yani onu seviyorsanız, o da sizi sever; sadıktır çünkü, onu arıyorsanız, o da sizi arar. Böyle bir ilişki kurduysanız eğer hakikatle, sizinle onun arasında Çin seddine benzer ne kadar sağlam duvarlar örülmüşse örülsün, o sizden ne kadar uzakta olursa olsun, aranıza dağlar, denizler, yakın uzak mesafeler ne kadar girmişse girsin o oradan, bir aralıktan, sızabildiği bir çatlaktan sızar ne yapar eder yüzünü size gösterir, hafifçe tebessüm eder, sonradan da sadece sizin duyabileceğiniz bir fısıltıyla "ben buradayım" diyerek varlığını size hissettirir.