Ne Orhan Pamuk'un "Benim Adım Kırmızı" romanında İstanbul'un unutulmuş eski zaman sokaklarına kederli kederli yağdığı için, ne Nuri Bilge Ceylan'ın filmlerinin geniş kadrajında koca bir evreni doldurduğu için aklıma gelmedi kardan bahisle bu yazıya oturmak; "dışarıda kar yağıyor, odam sıcak" olduğundan da değil; Sait Faik'in "Alemdağ'da Var Bir Yılan" hikayesi "Günlerden pazartesi. Yine vapurun alt kamarasındayım. Yine hava karlı. Yine İstanbul çirkin," diye başlayıp "Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor," diye devam ederek beni kendimden geçirdiği için hiç...