Kasaba ahalisinin tamamı henüz güne başlamamıştı. Sadece işi olanlar sokaktaydı. Berber dükkanının önünde durdum, üç koltuğun ikisi dolu, biri boştu. İki kişi çalışıyordu, "on dakikalık işim var" dedi birisi, "peki ben bir gezinip geleyim" dedim. Oğlumun elinden tutmuştum. Havadan sudan konuşuyorduk, hava sıcaktı, çocuğun aklı başka yerdeydi, döndük dolaştık, tekrar geldik berberin önüne. Camdan baktım, içerde iki kişi hâlâ çalışıyordu. Bu sırada; üzerindeki esvabı mı, saçı sakalı mı daha beyaz o an karar veremediğim, boynuna böyle sarkan kolyeler takmış, parmaklarında yüzükler, sakalı şekilli, her halinden mahallenin en afili ağabeyi olduğu belli benim yaşlarımda bir adam girdi içeri, boş koltuğun arkasına geçti, eliyle beni çağırmaya başladı camdan.