1987 yılında yanında mesleğe başladığım Orhan Duru’nun öyle yaptığını görünce ben de ona özendim; o günden itibaren uzun yıllar boyunca kendimle ilgili gazete ve dergilerde çıkan bütün haberleri biriktirdim.
Orhan Duru çok erken bir saatte geliyordu gazeteye; gazete ve dergileri özenle tarıyor, adının geçtiği her kupürü dikkatle kesiyor, daha sonra onu haber yazmak için kullandığımız sarı saman kağıdına yapıştırıp plastik bir dosyanın içine koyuyordu. Ben haber merkezinde redaktördüm, arada bir kültür sanat sayfası için yazarlarla, sanatçılarla röportajlar yapıyordum. İşte onları ve başka gazete ve dergilerde yeni kitabımla ilgili çıkan yazıları tıpkı Orhan Duru’nun yaptığı gibi ben de kesip sarı saman kağıtlara yapıştırarak dosyalamaya başladım. Uzun yıllar bu böyle devam etti.
Sonra dijital çağa geçtik, “Mösyö Google” diye bir şey girdi hayatımıza, nasılsa sanal alemde duruyor, istediğim zaman ulaşırım diyerek vazgeçtim kendi arşivimi yapmaktan.