Edebiyat siyaset ilişkisi bir "aşk-nefret" ilişkisidir. Edebiyat siyaseti sever, siyaset de edebiyatı... Ama bu "sevgi" hiçbir zaman "karşılıklı" bir "sevgi" olmamıştır. Edebiyat siyaseti sevdiğini yüksek sesle ilan etmez çünkü bilir ki bu ilişkide kaybeden taraf hep kendisi olacak; siyasete yaklaştıkça ürününün niteliğinden ödün vermek zorunda kalacak. Siyaset de herkesin önünde ona "ilanı aşk" etmez çünkü edebiyatın insanı kolayca kavrayan, hemen etkisi altına alan çekim gücünü bilir. Dizginleri kaptırmaktan korkar, inisiyatifi kaybettiği anda, "şamar oğlanına" döner. O yüzden ilişkileri "seviyeli" bir ilişkidir ve "çıkara" dayalıdır....