Türkiye'de 1980'den önce Bolşevik devrimine benzer bir devrim olsaydı eğer, bugün bize bıraktığı eserler karşısında saygı duruşunda beklediğimiz Oğuz Atay, ölmeden önce atıldığı derin kuyunun dibinde öyle kalır, belki de üzeri betonla kapatılır, eserlerinden hiçbirimizin haberi olmaz, kitapları basılmayacağı için de unutulur giderdi. O zamana kadar kültürel alana egemen olan "tek tipçi düşünce" sultası zamanın ruhuna uygun olarak 1980'den sonra hafifledi; o işin zaptiyeliğini yapanlar çizgi dışına çıktı; böylece bize yutturulan "devrimci köy edebiyatının" edebiyat olmadığı kısa sürede anlaşıldı da Oğuz Atay, Yusuf Atılgan ve Ahmet Hamdi...