Bu yazının başına oturduğumda bir süre debelenerek “Suç ve Ceza” romanının kahramanı Raskolnikov’u tek cümlede tanımlamaya çalıştım önce. İçinde “cinayet”, “katil”, “tefeci kadın”, “vicdan azabı” gibi kelimelerin geçtiği birkaç cümle kurdum ama hiçbirisi; bir yazarın hayal ürünü, 1866 yılında romanın yayınlanmasıyla birlikte doğmuş ve bu yıl 156 yaşına girmiş olan, dünyanın neresine giderseniz gidin oranın sokaklarında karşınıza çıkacak Raskonikov’u; İtalyan yazar Cesare Pavese’nin “Yaşama Uğraşı” adlı kitabından alınma “Kötü bir davranış yüzünden pişmanlık duyduğumuz zaman, bizi tedirgin eden başkalarına verdiğimiz zarar değil, bunun bize getirdiği rahatsızlıktır,” cümlesi kadar iyi anlatamazdı, o halde başka cümle kurmama gerek yok dedim ve vazgeçtim onu tanımlayacak yeni bir cümle kurmaktan.
Romanı okuyanlar bilir, devamlı terleyip durur Raskolnikov, rahatsızdır. Bir süre sonra yazarın üstün yeteneğine o kadar kaptırırız ki kendimizi katilin yakalanma “ihtimali” karşısında biz de terlemeye başlarız, aynı tedirginlik bize de geçer. Yakayı ele versin istemeyiz, hatta sempati bile duymaya başlarız Raskolnikov’a.
İşte bu karabasanlar içinde Raskolnikov bir gece bir rüya görür, romandan aktarıyorum: