Hayatım boyunca kendisine “komünistim” diyen birçok insan tanıdım. Ama “Hayatında hiç gerçek komünist tanıdın mı?” diye sorarlarsa eğer,“Evet, Vedat Türkali’yi tanıdım” derim.
Ondan başka tanıdığım komünistlerin tümü gözüme biraz “çakma”, biraz“naylon” gelmiştir.
İlk gün nasıl bir “imanla” işe başladıysa, öldüğünde de aynı “imanı” taşıdığına eminim.
İnançlı bir komünistti ve bu sıfatı kendisine çok yakıştırıyordu.
***
“Komünist olması mı onu edebiyatçı yapmıştı, yoksa edebiyatçılığı mı onu komünist” diye sorulacaksa eğer, sanırım cevap komünistliğidir.
Onun kuşağından ve onun talebesi sonraki kuşak için edebiyat, siyasi fikirlerin“geniş yığınlara” benimsetilmesinde bir araçtı.
Çünkü edebiyat çok etkili, çok kısa bir yoldu.
Üstelik okumuş yazmışlara hitap ediyordu ve sağlam kadrolar da okumuş yazmışlar arasından çıkardı.
O yüzden onun kuşağı ve onun yetiştirmesi sonraki kuşak için “sanat toplum içindi” ve “toplumun derdine derman olmayan sanat burjuva sanatıydı, işe yaramazdı”.