Ben de onlardan birisiyim galiba, geçenlerde bir gece vakti telefonuma şu mesajı geldi: "Bazı soğuk kış gecelerinde Bodrum'un ıssız sokaklarında yürürken, 'sürgün aristokrat' Cevat Şakir'i orada, o kış gecelerinde çoluk çocuğuyla sobanın etrafında düşlemeye çalışır, ne kadar güçlü biri olduğunu düşünürdüm. İstanbul'da hayatın durduğu bu bomboş gecede Büyükada'da yürüyüşe çıktım. Bu kez Troçki'yi düşündüm. Dünyanın gidişini değiştirmek istediği için beyni baltayla parçalanmış büyük bir adamın bu büyüleyici ama sert adada geçirdiği sürgün kış gecelerine nasıl, ne yaparak dayandığını geçirmeye çalıştım zihnimden.