Bazı kavramlar, bazı siyasi görüş mensuplarının tapulu malı gibidir. Mesela, elden geldiğince solcular "ülkü" kelimesini kullanmaz. Müslümanlar "hayırlı sabahlar" der, sekülerler "günaydın..." Ölen birisi için Müslümanlar "nur içinde yatsın" derken, bazı solcular "ışıklar içinde uyusun" der. "Üstat" sıfatı da böyledir. Muhafazakarlar belirli bir alanda belirli bir mertebeye ulaşmış kişilere hitap ederken onlara "üstat" der; solcuların jargonunda ise onların adı "hoca"dır.*Edebiyat alanında gelmiş geçmiş en büyük "üstatlardan" birisi Abdülhak Hamit'tir. Hatta onun adı "dahi-i azam"dır!Osmanlıdan kalan, kültürde, sanatta, edebiyatta, felsefede, bilimde belirli bir yere gelmiş o büyük üstatlar birbirini bu sıfatla çağırdıkları gibi, çevrenin dışında kalanlar da büyük bir hürmetle "üstat" derlerdi onlara.Eskiden "üstatlığı" hak etmeyene "üstat" denmezdi. (Tanıl Bora'nın bir yazısında okumuştum. Biri Necip Fazıl'ı telefonla aramış, "Necip Fazıl beyi arıyorum" demiş. Necip Fazıl, "Duyamıyorum, ne dediniz, sesiniz gelmiyor" demiş. Bu kez adamcağız, "Üstatla mı görüşüyorum?" deyince Necip Fazıl, "Buyurun, benim" demiş.)