Bir şey hem "büyülü" hem de "gerçek" olabilir mi? Marquez'in "Yüzyıllık Yalnızlık" romanını okuduktan bir süre sonra, gerçek bir Kolombiyalıyla karşılaşıncaya kadar bu sorunun cevabını bilmiyordum. Çünkü o romanı okurken o zamana kadar, aklımdaki bütün Kolombiya algısını bir tarafa bırakmış, uyuşturucu kartellerini, vahşi baronlarını, kol gezen şiddete tapan insanlarını falan unutmuş, her şeyimle romanın derinliklerinde gezindiğim için bambaşka bir aleme girmiş, roman alemini o ülkenin gerçek alemi olduğuna kendimi inandırmaya başlamıştım. Hiç kimse o romanı okuduktan sonra o ülkede gerçek, bize benzer insanların yaşadığına, bir hikaye anlatarak beni inandırmazdı artık. Orada her şey büyülü bir atmosferde olup bitiyordu. İnsanlar hiçbir özlemine erişmeden yaşlanıyordu. Marquez, "Kitabımda gerçekliği olmayan tek cümle bulamazsınız" dediği halde, baştan sona gerçek dışı, olması imkansız gibi görünen olaylarla doluydu kitabı. Aniden karşıma çıktı o çocuk. Bir akrabamla nişanlanmıştı Kolombiyalı ve karşılaştığımız memleketin bir bankasında çalışıyordu. Uzun uzun baktım delikanlıya... Marquez'in tiplerinden eser yoktu onda. O da bize benziyordu. Ne birazdan uçacakmış gibi geliyor ne...