Yıllar önce, erkenden akşam iner inmez, hayatın izbe evlere çekilip ölgün lamba ışığında altında çok uzun süren gecelere hapsedildiği, kesilmiş koyun başı gibi bakan insan gözlerinin korkudan gözyaşı bile dökemediği bir zamanda, 1992 yılında ilk defa düşmüştü yolum bu şehre.
Cizre’den yukarı çıkarken bir yokuş kalmıştı aklımda.
Biz bir grup gazeteci şehre gidiyorduk, şehrin sakinleri orayı terk ediyordu.
Denkleri sırtlarında, çocukları kucaklarında binlerce kişi akın akın iniyordu aşağıya.
PKK şehre saldırmış, o zamanın acımasız devleti de aynı yöntemlerle saldırıya geçmiş, birlikte şehri tarumar etmişlerdi.
İnsansız bir şehre girdiğimde evlerin yıkılan ön cephesinden dışarı salınmış tül perdeler, teslim olmak üzere olan yorgun askerlerin havaya kaldırdıkları beyaz bayraklar gibi sallanıyordu rüzgarda.