Türkiye tarihi günler yaşıyor...
Açık bir yargı krizi var.
Bunun vatandaş nezdinde pek anlaşılacağını düşünmüyorum. Bu normal. Fakat siyasetin, özellikle de muhalefetin nasıl bir kriz yaşandığını insanlara anlatması aktarması lazım. Hatta biz gazetecilerin de bu krizi nesnel bir şekilde ortaya koyması gerekiyor.
Tam olarak bir sistem tıkanıklığı bu.
Hatırlarsanız Can Atalay hakkında yapılan başvuruya Anayasa Mahkemesi ihlal kararı verdi. Kararı yerel mahkemeye “Düzeltin” diye gönderdi. Yerel mahkeme kararı uygulamak yerine günlerce beklettikten sonra dosyayı Yargıtay’a gönderdi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise kendisini anayasanın yerine koyarak AYM’nin kararını tanımadı ve kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulundu. Can Atalay’ın da milletvekilliğinin düşürülmesini istedi.
Akıl alır gibi değil. Hangi hukuk devletinde, anayasa mahkemesinin anayasaya göre verdiği kararların bağlayıcılığı sorgulanır? Hiçbir kurumun anayasayı yok sayma veya ona direnme hakkı yoktur.
O zaman ben de hukuku tanımıyorum canımın istediğini yaparım var mı başka itirazınız varsa da umurumda değil zaten.
Olur mu böyle şey?...
Yargıtay ceza dairesi Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunu da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptı. Oysaki AYM üyeleri hakkında soruşturma AYM Genel Kurulu kararı ile yapılıyor. Yargılama yetkisi de Yüce Divan olarak AYM’de.
Barolar Birliği, “Bu karar anayasal düzene karşı açık bir başkaldırıdır” dedi. Keza CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Bu bir hukuk darbesi” dedi.