15 Temmuz’da tepemize çökmeye yeltenen büyük belâ son anda atlatıldı; 250’den fazla masum canından oldu ama memleket, rejim ve daha onbinlerce kişinin hayatı kurtuldu...
Şimdi bir aydan buyana o meş’um gecede yaşadıklarımızın sebebi soruşturuluyor, Cumhuriyet tarihimizin belki de en geniş çaplı temizliği yapılıyor, darbe teşebbüsüne karışanlar tek tek toplanıyor ve böyle bir ihanetin tekrar yaşanmaması için sistemde önemli değişiklikler plânlanıyor...
Ama yaşadığımız büyük şaşkınlığın ve sistemi elden geçirme faaliyetinin başka bir felâket ihtimalini unutturmaması, alınması gereken tedbirleri aksatmaması gerekir!
Bilim adamlarının “Mutlaka gelecek!” dedikleri büyük depremden bahsediyorum...
Bugün, Marmara’da yaşadığımız felâketin, 17 Ağustos depreminin 17. yıldönümü... 17 sene önce bu saatlerde ne vaziyette olduğumuzu kısaca hatırlatayım mı?
Deprem bölgesindeki onbinlerce kişi enkaz altında kalanları kurtarabilmek için canla-başla uğraşıyor, millet yakınlarından haber alabilmek için oradan oraya koşuşturuyordu; Marmara’nın tamamına sadece şok hâkimdi, sanki küçük kıyamet kopmuştu ve eczahanelerde birkaç gün sonra sakinleştirici ilâçlar kalmayacaktı!