24 Nisan yaklaşıyor ya, mâlûm korkumuz depreşti: “Amerikan Başkanı konuşmasında ‘soykırım’ diyecek olsa ne yaparız?”, “Papa bu konuda söz söylerse ne halt ederiz?” yahut “Afrika’daki bilmemne memleketinin parlamentosu soykırımı tanırsa hâlimiz nice olur?” paranoyasındayız...
Paranoya, Allah’tan ki eski senelerde olduğu gibi öyle büyük boyutlarda değil... Şimdilerde korkuya kapılanlar seneler öncesinde takılıp kalmış, hayatını Ermeni meselesi hakkında birkaç söz edip dikkat çekmek üzerine kurmuş, “Biz Emeniler’i kesmedik, onlar bizi kestiler” teranesinin dışında tek bir söz etmemiş yahut ismini duyurmaya hevesli birkaç kişiden ibaret ama yazıp çizdikleri ile ortalığı yine de bulandırıyorlar.
Dikkatle baktığınız takdirde hemen farkedersiniz: Türkiye’de senelerden buyana bir “2015 korkusu” vardı. Ermeni diasporasının tehcirin yüzüncü yıldönümüne çok büyük projelerle hazırlandığı, ortalığı velveleye vereceği, meselâ Steven Spielberg’e “Schindler’s List” benzeri bir film çevirtip bizi rezil edeceği, mal, toprak ve tazminat taleplerinin başlayacağı ve dünyanın dört bir tarafındaki memleketlerin parlamentolarında soykırımın kabul edileceği endişesi konuşulur, dururdu.