TÜRKİYE’de tâââ 1920’lerden, Cumhuriyet’in ilânının öncesinden buyana tartışılan, lehinde yahut aleyhinde türlü yorumlar yapılan ve artık ideolojik hâle gelmiş bir konu vardır: İstiklâl Mahkemeleri...
1920 Eylül’ünde asker kaçakları, bozguncular, isyan teşvikçileri, düşmanla işbirliği yapanlar vesâireler için kurulan bu mahkemelerin görev alanları daha sonra genişledi, bir çeşit “ihtilâl mahkemesi”ne döndüler, siyasî dâvâlara da baktılar ve özellikle 20’li senelerde milletin korkulu ruyası oldular.
Cumhuriyet’in ilk senelerinde yaşanan ve tarihimizin hâlâ en tartışmalı yargılamalarından olan İzmir Suikasti’nin, Şeyh Said İsyanı’nın yahut İskilipli Âtıf Hoca hâdisesinde olduğu gibi şapka veya diğer inkılâp kanunlarının sebep olduğu iddia edilen başkaldırıların dâvâları İstiklâl Mahkemeleri’nde görüldü. Yargılananlar arasında sıradan vatandaşından o dönem Türkiyesi’nin en önemli isimlerine kadar yüzlerce, binlerce kişi vardı; sanıklardan kimi beraat etti, kimi dayak yahut hapis cezaları ile kurtuldu ama bazıları hayatlarını darağacında noktaladı.
İstiklâl Mahkemeleri’nin görev süreleri 1927’de sona erdi ama 1949’a kadar hukuken vâroldular...