Adnan Hoca'ya ve kurduğu tuhaf teşkilâta karşı önceki sabah yapılan operasyon hayli ses getirdi, soruşturma derinleştikçe önümüzdeki günlerde daha da ses getirecek... Ne teşkilâttı ama! Bir tarafta gırla giden tehditler, şantajlar, kendilerine karşı olanları yıldırabilmek için ardarda açılan yüzlerce dâvâ ve akla gelebilecek her çeşit mel'anet, diğer tarafta da dudağı, göğsü, bilmemneresi silikonla şişirilmiş, raksederlerken ekrandan fırlayıp salonun ortasına gelmelerine ramak kalmış dilberler; en pahalı markaları giyen erkekler, yaldızlı ve sonradan görmelere mahsus koltuğuna kurulmuş ama Türkçe'yi bile doğru dürüst telâffuız edemeyen bir adamın "sohbet" denen ve ikide bir "İnşaallah", "Maaşallah" yakarışları ile kesilen bomboş ve tamtakır konuşmaları, gerçek olmadığı her hâlinden belli masonik benzeri ritüeller, arada bir hahamlarla cilveleşmeler, çaycıya "Ahmet Efendi, orta kahve getiiiir!" dercesine ikide bir "Mehdiiii, haydi geeel!" çağırışları, lüksün değil görgüsüzlüğün şâhikası bir ortam ve kaynağı önümüzdeki günlerde anlaşılacak bir servet... Adnan Oktar'ın internetten yayınladığı sohbet görüntülerinde sadece bunlar vardı ve millet bu ortamı birşeyler öğrenmek değil, kahkahalarla gülmek ve kedicikleri de görebilmek için izliyordu. Din, iman, itikad, gelenek, etik vesaire hakgetire idi; ortada izleyeni şaşırtan, meraklandıran, gelirinin nereden geldiği meçhul ama görüntüsü ile cahil mi cahil, echel mi echel birşeyler mevcuttu, o kadar!