Türkiye’deki Suriyeliler kalacaklar mı, gidecekler mi.
Kalacak oldukları takdirde başımıza ne işler açılacak? Yok eğer memleketlerine döneceklerse ne zaman? Gidişlerini çabuklaştırmak, bu mülteci derdinden kurtulmak için neler yapmamız lâzım?
Son günlerin tartışması işte bu… Suriyeliler’in memleketlerine dönüp dönmeyeceklerinin derdindeyiz ve kendi başımıza kalacağımız günlerin hasretini çekiyoruz!
Öyle mâlûmatfuruş havalara bürünmeden ve ahkâm kesme hevesiyle derin yorumlara kalkışmadan kısaca söyleyeyim: Gitmeyecekleeeer! Çok az bir kısmı memleketine dönse bile ekseriyet kalacak ve bundan sonra Suriyeliler ile beraber yaşamaya alışacağız!
Mülteciler meselesini tartışırken bir hakikati, asırlar öncesinin değişmeyen bir âdetini hep gözardı ediyoruz: Türkiye’nin bir “göçmen ülkesi” olduğunu, Anadolu’nun “vatan” kabul edildiğini ve biz dahil gelenin bir daha gitmediğini!
Bu toprakların yüzyıllardan buyana aldığı göçleri hatırlayın: Bizans’ın kurucuları bile buraların insanı değildi, Batı’dan gelmişlerdi! Sonra biz geldik ve dünya kadar millete, meselâ 15. yüzyılda İspanyol Musevileri’ne, daha sonraları da aşiretlere kucak açtık; hepsini iskân ettirdik ve son iki asırda da Kafkaslar’dan ve Balkanlar’dan yüzbinlerce Müslüman mülteciyi kabul ettik.