GEÇEN hafta 19. yüzyılın ortalarından buyana tasnifi hâlâ bitirilememiş olan Topkapı Sarayı Arşivi'nin Cumhurbaşkanlığı'nın girişimi ile Osmanlı Arşivleri'ne nakledilmesinden bahsetmiş ve İsmail Hakkı Uzunçarşılı ile Halil İnalcık gibi Türk tarihçiliğinin en büyük isimlerinin bile tamamını maalesef göremedikleri yüzbinlerce evrakın tasnifinin birkaç ay sonra tamamlanacağını yazmıştım. Daha önce de defalarca anlattım: Türkiye'deki resmî arşivler dünyadaki benzerleri ile, en başta da İngiliz arşivleri ile boy ölçüşecek zenginlikte olmalarına rağmen birçoğu maalesef hâlâ perişan vaziyettedir. Millî bir arşiv sistemimiz yoktur, resmî müesseselerin ellerindeki evrakı belli bir zaman sonra Devlet Arşivleri'ne devretmeleri gerektiği halde hepsini kilit altında tutar ve ne kendileri kullanır, ne de araştırmacıya gösterirler. Birçok arşivde ise tasnifin tamamlanmasını bir tarafa bırakın, bu işe daha başlanmamıştır ve Osmanlı tarihi ile ilgili mükemmel çalışmaların yapılmasının önündeki en büyük engellerden biri, işte bu garabettir!