Günlerdir bir konsolos tartışmasıdır gidiyor; devletin en üst makamları yabancı diplomatlar hakkında “Bildiriciler hakkında açıklama yaptılar”, “Filâncanın mahkemesine gittiler”, “Falanca konuda görüşlerini bildirdiler” diye demediklerini bırakmıyor...
Yabancı, özellikle de Avrupalı diplomatların iki asır boyunca içişlerimize karışmaları ve görüş bildirmeleri ile memleketin vaziyeti arasında değişmeyen bir ilişki vardır: Türkiye sakin ve sessiz bir vaziyette iken diplomatlardan tek söz işitilmemiş, esâmeleri okunmamış ama memlekette bir huzursuzluk çıktığı anda, Avrupalı temsilciler her Allah’ın günü ortalıkta olmuşlar, herşeye müdahaleye çalışmışlardır!
Önce, eski asırlarda yaşanan ve şimdi komik görülecek bir-iki diplomatik skandalı nakledeyim:
Güçlü, tantanalı ve şaşaalı imparatorluk günlerinde öyle elçi-melçi dinlemez, saygıyı göstermeyen yahut protokole uymayan işler eden yabancı temsilcilere bu işi sopa çekerek öğretirdik. Meselâ 1497’de, tahtta İkinci Bayezid’in bulunduğu günlerde Moskova Prensliği’nin gönderdiği Mihail Plechtcheefismindeki elçiyi yasak olmasına rağmen padişahın yüzüne baktığı için hükümdarın huzurundan yaka-paça dışarı atmış, hapsetmiş, sonra da memleketten kovmuştuk.