Ben, “fetih sembolü” ve “kılıç hakkı” olan Ayasofya’nın 24 Kasım 1934’ten önceki hâline getirilmesine, yani tekrar cami olarak ibadete açılmasına taraftar olduğumu senelerden buyana söyledim ve yazdım…
Ayasofya’nın bahsi geçmişken sizleri şimdi İstanbul’dan uzaklara, bir Hristiyan memlekete götüreyim ve inkılâp hevesinin ibadete kapattığı; senelerce başka bir maksatla kullanılan ve uydurulan yeni bir dinin mâbedi yapılan çok meşhur bir başka ibadethanenin, Paris’teki dokuz asırlık Notre Dame Katedrali’nin hem tuhaf hem de komik macerasını anlatayım…
İnkılâba ve ihtilâle uğrayan memleketlerde sembol mahiyetindeki önemli ibadethanelerin kapatılmalarına yahut çehrelerinin değiştirilip başka maksatlarla kullanılmalarına tarih boyunca sık rastlanır. Ama o memleketlerdeki değişiklikler öyle uzun seneler devam etmez, aradan makul bir zaman geçer ve herşey eski hâline döner…