Daha önce bir-iki defa yazmıştım: “Kapak olsun” sözü şimdi iki-üç yüz kelime ile konuşan, dertlerini böyle fakir hâle gelmiş yahut getirilmiş bir dil ile ifadeye çalışan; herhangi bir fikre, görüşe ve düşünceye sadece ağız dolusu hakaretle karşı çıkılabileceğini zanneden bugünün ifade özürlülerinin okkalı söz etme hevesi ile ama ne mânâya geldiğini bilmeden sarfettikleri ağır bir ifadedir ve apaçık küfürdür!
Adam muhatabını susmaya mecbur bırakmak yahut altından kalkamayacağı bir cevap vermek mi istiyor, hemen zevkle ve de şevkle ağız dolusu “Bu sana kapak olsun”u yapıştırıyor; didişmeden zevk alan üçüncü kişiler de “Aha da nasıl kapak yaptı oooooh!” diye hakaretin göbeğine atlayıveriyorlar…
Bu küfür, nihayet siyasete de girdi!
Şimdilerde günlük konuşmaya musallat olan “kapak” hakkında daha önce bir-iki defa yazmış ve sözü edilen kapağın neyin kapağı olduğunu anlatmıştım. Ama milletin “Kapak da kapak, amanın kapak, cânım, gülüm kapak” diye tutturması, hattâ bu ifadeyi bir siyasî parti liderinin bile sereserpe kullanması üzerine mâlûm kapağın Türkçe’ye nereden ve nasıl girdiğini ve hakiki mânâsını tekrar yazıyorum…