Tarihin ve bugünün özetidir Cemil Meriç’in muhteşem ifadesi:
“Bir biz vardık cihanda, bir de küffar…”
Bu kadar basit. Arada şunlar vardı. Ötede bunlar… Hikâye hepsi.
Bir biz ve bir de küffar.
İsmet Özel’in ırk adları kategorisinden çıkarıp, biraz da Avrupalıların öyle algılayıp öyle tanımlamasından dolayı insanların dahil oldukları safı tarif için kullandığı, “Türk, kafirle çatışmayı göze alana denir” cümlesi, Cemil Meriç’in “biz” kavramını kestirmeden ve net ortaya koyan bir cümledir.
Ve bizim goy goyla kaybedecek zamanımız yok.
Biz kimiz ve küffar kim?
“Biz”i çerçeveleyip anlatırken ve içini doldururken rahat konuşabiliriz ama…
“Küffar” tarifini yapmak çok daha kolay gözükürken, çıbanına basılmış gibi her taraftan itirazlar yükselecek.
Bütün “Gezi fitnesi” aktörlerinin, sonrasında 15 Temmuz’u yaşamışken üstelik, “kumpas kuklası” liderin yürüyüşüne katıldığı bir ortamda neden çekineceğiz?
Hazreti İbrahim ateşe atılırken bir zerre suyu taşımaya çalışan karınca da “Türk”tü. Kafirle çatışmaya gidiyordu ve aczini yüzüne vuranlara verdiği cevap okyanuslar kadar derindi:
“Bu zerre suyla o ateş belki sönmez ama en azından tarafım belli olsun!”
Şimdi biz basit bir yol ayrımında net bir tarifi kelimelerle anlatmak yerine duruşumuzla tarihe kazıyoruz.
O yürüyüş elbette “adalet” ile ilgili değil.
O yürüyüş “ihanet” ile ilgili.