Biz memlekette bambaşka işlerle meşgulken, NASA önceki gün Mars’ta suyun mevcudiyetini açıkladı... Şimdi sırada vaktiyle hikâyelere ve filmlere konu olan canlıların, yani Marslılar’ın hakikaten mevcut olup olmadığının yahut bir zamanlar hakikaten yaşayıp yaşamadıklarının ortaya çıkarılması var!
Mars’ı size bir başka tarafından, eski devirlerin efsaneleri yönünden anlatayım...
İnsanoğlu, geçmişte “Merih” yahut “Mirrîh” dediğimiz Mars’ı her nedense kötü, uğursuz ve tam bir felâket tellâlı olarak görmüştür!
Tapındığı yeryüzü tanrılarını zamanla göğe yükseltip gezegenlerle ve yıldızlarla eşleştiren eski zamanların insanları diğer birçok gök cismi gibi Mars’ı da tanrıları ile eşleştirmiş ve kızıl gezegen Yunan mitolojisinde tanrılar tanrısı Zeus’un oğlu“Ares” olmuş, Roma’ya da “Mars” diye geçmişti. Ares’in yahut Mars’ın özelliği asla rahat duramaması; savaştan, didişmekten ve mücadele etmekten zevk alması idi ve bu yüzden babası Zeus bile oğlundan pek hoşlanmamakta, anası Hera suratına bile bakmamaktaydı...