KALEM, köşe yahut TV’de program sahibi dünya kadar allâmemiz, son zamanlarda maaşallah Mevlânâ uzmanı kesildi!
Mevlânâ hakkında romanlar yazıyor, senaryolar karalıyor, cilt cilt kitaplar çıkartıyor, makaleler döşeniyorlar... İlimleri öylesine erişilmez seviyede ki, eserlerinde Mevlânâ ile Şems’e domates salatası yedirenleri, yani dünyaya Amerika’nın keşfi ile yayılan ve Anadolu’ya Mevlânâ’nın çağından dört asır sonra gelen domatesi Konya sofralarına dörtyüz sene öncesinden servis edenleri bile var.
Ellerinin altında Mevlânâ gibi bir sermaye olduktan sonra işin kolayına kaçıp tepe tepe neden kullanmasınlar ki? Moğol akınına uğramış Anadolu’da Selçuklu tahtının sallanmaya başlaması neticesinde yaşanan karmaşa günlerinin getirdiği rengârenk ilhamlar, zaman ve mekân kaygusuna gerek bırakmayacak tarihî sahneler, herbiri birbirinden derin ifadelerle dolu binlerce, onbinlerce mısrâ ve en nihayet mâlûm Şems meselesi!
TUMTURAKLI AMA BOŞ!
Ama meselenin önemli tarafının, bu konularda asıl yapılması gerekenin hatırlara geldiği nedense pek yok:
Geçmişte yaşamış eser sahipleri, onları anlatan kitapları yarım-yamalak okuyarak öğrenilemez; o kişinin kendi yazdıklarını, yani eserlerini okumak şarttır.