Eskiden baharın son bulup yaz aylarına girildiğini havaların ısınmaya başlaması ile hissederdik; Ramazan’ın ne zaman geleceğini bilen zaten bilir, bilmeyen de takvime bakar, yahut bilenlere sorardı...
Ama artık haber verme işini birileri günler öncesinden ve mükemmelen yaptıkları için havaların ısınıp ısınmadığını farketmeye veya takvime bakmaya pek lüzum kalmadı...
Meselâ yaz mevsimine girdiğimizi Amerika’dan yaşayan bir Türk doktorun gazetelere verdiği mülâkatlardan farkediyoruz. Hazret memleketi her sene yaz başında mutlaka şereflendiriyor; ayağının tozu ile ne yeyip ne içmemiz gerektiğine dair konuşmaya başlıyor, “Bu yaz şunu yiyin, bunu yemeyin, falanca meyveye ve sebzeye sakın haaa yaklaşmayın” gibisinden ardarda tavsiyeler sıralıyor ve “Doktorun sesini aylar sonra tekrar işittiğimize göre yaz gelmiş!”diyoruz.
Ramazan, oruç, iftar vesaire gibi bahislerle pek alâkası olmayan vatandaş da Ramazan’ın yaklaştığını yine gazeteler ve TV’ler vasıtası ile ama başka doktorlardan öğreniyor...
Sadece doktorlardan değil, her Ramazan’da arz-ı endâm eden diyetisyenlerden, zayıflama uzmanlarından, pilatesçilerden, milatesçilerden, din allâmesinden, vesaireden...
BİZ BU DİNİ YENİ Mİ ÖĞRENDİK?