Önce, arife gününden buyana yaşanan terör hadiselerini bir toparlayayım:
Mardin’de üç ilçeye eşzamanlı yapılan saldırılarda üç kişi öldü, dört kişi yaralandı. Silvan’da birliğine gitmek üzere evinden sivil kıyafetle çıkan uzman çavuş Mehmet Ali Sarak, kalleşçe tarandı ve şehit oldu. Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde jandarma ve polis karakollarına otomatik silâhlarla saldıran PKK iki uzman çavuşu, Ali Çakar ile Mehmet Ali Bozkurt’u şehit etti, saldırıda 15 asker, polis ve köy korucusu yaralandı. Ve nihayet Binbaşı Yavuz Sonat Güzel,Tunceli’de şehit edildi. Cizre’deki hadiselerin ardından dün de Bismil’in bazı mahallerinde sokağa çıkma yasağı ilân edildi.
Bunlar son dört gün içerisinde meydana gelen olaylardan sadece okuyabildiklerim!
Peki ne olacak, bu iş böyle daha ne kadar devam edecek?
Türkiye’de bir “Kürt meselesi”nin mevcudiyetini, meselenin geçmişinin çok daha eskilere, tâââ imparatorluk zamanına kadar uzandığını ama Cumhuriyet’ten sonra başka bir şekil aldığını, çok kan ve gözyaşı dökülmesine rağmen bir türlü halledilemediğini çocukluk senelerimde evde büyükler, özellikle de yaşlılar kendi aralarında konuşup birbirlerine hatıralarını anlatırlarken işitmiş ve öğrenmişimdir.
Şeyh Said İsyanı’nı, Dersim faciasını, yahut Ağrı’da ve diğer yerlerde çıkan ayaklanmaları ilk işittiğimde herhalde beş-altı yaşlarımda idim...