Önümüzdeki hafta sonu mübarek Ramazan başlıyor...
Her sene olduğu gibi bu sene de ulemamız Ramazan’ın dinî boyutu; tıp âlimlerimiz de sağlıklı oruç, iftar ve sahur konusunda gazetelerde ve TV’lerde hepimizi irşad buyuracaklar.
Neler söyleyecekleri mâlûm: Hocalarımız geçen Ramazan’da yarım bıraktıkları derslerine devam edecekler, yani İslâmiyet’i bin küsur değil, sanki birkaç sene önce kabul etmişiz gibi “Banyo yapmak orucu bozmaz, denize de girebilirsiniz, şu namazı şöyle kılın” diye anlatacaklar; diyetisyenlerden “İftarda fazla yağlı yemeyin, tuzlu da yemeyin! Tatlının yanına sakın haaaa yaklaşmayın! Pideyi de fazla kaçırmayın, pastırma ile sucuğu hiç yemeseniz çok daha iyi... Hele lokmalarınızı iyice çiğnemeden yutmaya kalkışmayın...” gibisinden tavsiyeler işiteceğiz.
Doktorlar, özellikle de muhabir arkadaşların tanıdığı olan yardımcı doçent yahut doçent unvanlı üniversite hocalarına gelince... Oruç ile yaz sıcağının üzerinde duracak, “Güneşte fazla kalırsanız başınıza güneş geçebilir, tansiyonunuz yüksek ise daha da yükselebilir, hele terli terli soğuk su içerseniz hasta olursunuz, ona göre” diyecekler...
İBADET VE ORTOPEDİ
Sanki öğle vakti güneş tam tepemizde iken hiçbir mecburiyetimiz olmadığı halde dışarıda dolaşmaya, tansiyonumuz on beşi geçtiği zaman da kendimizi kırk derece sıcağın göbeğine atmaya yahut terden yapış yapış olduğumuz anlarda “Yandım Allaaaah!” diye kırbalar dolusu buz gibi suyu tepemize dikmeye pek meraklıymışız gibi...
Dikkat edecek olursanız, aynı doktorların bu tavsiyelerin tam tersini kış geldiğinde yaptıklarını görürsünüz: “Soğuk havalarda kalın giyinin, boynunuza da mutlaka birşeyler sarın. Anneler çocuklarınızın başını örtsünler, yoksa grip kaçınılmazdır” derler ve bu sözleri bir yabancı işitecek olsa mutlaka “Bu Türkler tuhaf insanlar... Kış kıyamette sokağa şort ve fanila ile çıkıyor, çocuklarını lâpa lâpa karda okula kısa kollu yazlık gömleklerle gönderiyorlar” diye düşünür.
İlâhiyat profesörleri, tıp hocaları ve diyetisyenler derken bir başka meslek grubunu da unutmayalım: Ortopedistleri!
Ramazan ve oruç bahsinde artık kırık-çıkık uzmanlarının edecekleri sözler de var, zira bu işler hakkında onlar da ilk defa geçen sene konuşmaya başlamışlar, namazın nasıl kılınması gerektiğini anlatıp kıyamda, rükûda ve secdede hangi hareketin nasıl yapılması gerektiğini öğretmeye başlamışlardı...
Dedim ya, Ramazan’ın gelişine şunun şurasında on küsur gün kaldı, ulemâdan ve tıp âlimlerinden aynı şeyleri tekrar tekrar dinleyip büyük istifadeler elde edeceğiz ama bugünlerde mutlaka konuşmaları gerektiği halde her nedense hiçbiri konuşmuyor!