Geçen gün gazetelerde bir haber: IRCICA, yani “İslâm Konferansı Teşkilâtı İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi”, İngiltere’de, Birmingham Üniversitesi’nin kütüphanesinde senelerdir duran ama yeni farkedilen ve Hazreti Muhammed devrine yahut ilk dört halife zamanına ait olduğu düşünülen Kur’an sayfaları için bazı girişimlerde bulunmuş.
Haberler artık gittikçe anlaşılmaz şekilde yazıldıkları ve ne denmek istediğini anlamak da neredeyse imkânsız hâle geldiği için, bu IRCICA’nın girişimi konusunda bu haberden doğru fikir edinmek mümkün değildi. IRCICA Genel Direktörü Dr. Halit Eren’in “Üniversite’den Kur’an-ı Kerim’in temini için girişimleri başlattık” dediği yazılmıştı ama neyin teminine çalışılacaktı? Elyazmasının fotoğraflarını, mikrofilmini veya dijital görüntüsünü mü istemişlerdi; yahut sayfaların hangi devirden kaldıklarının anlaşılmasına yarayacak bir başka talepte mi bulunmuşlardı, belli değildi. Hele, Birmingham’daki sayfalar ile Topkapı Sarayı’ndaki eski Kur’an nüshası haberde birbirinin içine öyle girmişti ki, anlayabilene helâl olsun!
Haber böyle karman-çorman yazılınca, gazetelerde konuyu bilmeyenlerin attıkları başlıkların birbirinden tuhaf olması da normaldi! Bir gazete “En eski Kur’an, Türkiye’ye” diye sloganı andıran başlık kullanmış, bir diğeri “Kur’an’ı İngiltere’den istedik” demiş, bir başkası da “Türkiye, o eseri almak istiyor” diye yazmıştı!