Geçen gün bir-iki gazetede ve bazı internet sitelerinde çaydan
bahseden“haberimsi”, tuhaf bir yazı okudum.
Yazı “Ülkemizde ilk kez Cumhuriyet yıllarında ekilen çay
tohumlarının ekonomik ömrü bitmek üzere. Türk çayının gelecek
nesillere en verimli şekilde aktarılması için sürdürülebilir tarım
ile üretilmesi gerekiyor” diye başlıyordu. Sonra,
sürdürülebilir tarımın bir sivil toplum kuruluşu tarafından
desteklendiği söyleniyor ve platformun çağrısına Sezen
Aksu’nun “Eksik Olma” şarkısı ile destek verdiği
anlatılıyordu.
Bu kelimeleri büyük ihtimalle bir halkla ilişkiler yahut reklam
şirketi ardarda sıralamıştı, zira ne demek istediğini tam olarak
ifade edemeyen böyle kupkuru bir söz yığınını şimdilerin Türkçe’den
nasibini alamamış bazı yeni moda yazarlarının bile biraraya
getirebilmesi hayli zor gibiydi.
Reklâm maksadıyla yazılmış gibi duran ama meramını ifade edemeyen
sözkonusu haberimsiyi bağımlı seviyesinde bir çay meraklısı olduğum
için defalarca okudum. Ne demek istediklerini çözmeye çalıştım ama
çayın tohumunda yahut ekiminde bir değişiklik yapılması- na
çalışıldığını anlayabildim, sadece o kadar!
Dolayısı ile konu açılmışken bağımlısı olduğum ve günde en az yirmi
bardak içmeden edemediğim çaydan bahsedeyim:
ZİHNİ VE HULÛSİ BEYLER
Çay, mâlûm, Doğu Karadeniz nüfusunun en önemli geçim kaynağıdır,
ürettiğimizi hem tüketir hem de ihraç ederiz ama doğrusunu söylemem
gerekirse “Türk çayı” öyle kaliteli falan değildir, dünya
sıralamasında bile pek yer almaz ve ismi “Güney Kafkasya’nın
ucuz çayları” arasında geçer.