Cevdet Paşa’da yahut yine o devirde kaleme alınmış tarih kitaplarından birinde okumuştum:
Bir İngiliz savaş gemisi, 19. asrın ortalarında, tahtta Sultan Abdülâziz’in bulunduğu senelerde, majestelerinin denizinde dolaşır gibi İstanbul’a haber falan vermeden dangıl dungul Ege’ye dalar, Çanakkale’ye kadar uzanır, maişetini çıkartmaya çalışan balıkçıların bulunduğu küçük bir teknemize çarpıp batırır ve neticede on-on iki balıkçı İngilizler’in kurbanı olur...
Zamanın sadrazamı Keçecizade Fuad Paşa ile Bâbıâlî haklı olarak kıyametleri kopartır, İngiltere’nin hem kazada can verenlerin ailelerine tazminat vermesini hem de savaş gemisinin Türk karasularına izinsiz şekilde girmiş olmasından dolayı hükümet olarak özür dilemesini talep ederler...
‘TEKNE İLE BATAN BAYRAK’
İngilizler, Bâbıâlî’yi Rusya’ya karşı kendi yanlarında tutmak istedikleri için mecburen iyi bir tazminat verir ama özür bâbında tek söz etmezler. Fuad Paşabastırır, İngilizler susar, İstanbul’daki İngiliz elçisi günaşırı Bâbıâlî’ye davet edilip“Özürden ne haber Sir?” diye sorulur, ısrar üstüne ısrar edilir ama Londra’dan tık yoktur!