Dışarıda uzun süre muhabir olarak bulunmuş, bu işi özellikle de gergin bölgelerin sıkıntılı zamanlarında yapmış olanlar iyi bilirler: Yönetimler yabancı gazetecilerin genellikle sıkıntıya sebep veren gruplarla ilişki içerisinde bulunduklarını düşünür, muhabirleri bir çeşit “militan” olarak görür ve her zaman kuşku ile bakarlar.
Aynı sıkıntıyı senelerce ben de yaşadım... Filistin’de “intifada”nın, yani başkaldırının yeni başladığı günlerde neler olduğunu anlayıp haber geçmeye çalışan yabancı gazetecilerin herbiri, İsrail makamlarının gözünde tehdit idi!Saddam Hüseyin zamanının Irak’ında Bağdat’tan kendi başınıza başka bir şehre gitmeniz sözkonusu bile olamazdı, hattâ otelinizden çıkıp çarşıyı dolaşmanız bile mümkün değil gibiydi... 1990’ların başında iktidar ile İslâmî Cephe arasındaki ilk çatışmaların başladığı Cezayir’de “yabancı gazeteci”, neredeyse terörist demekti...
Afrika ise daha bir dertti. Meramınızı anlatıp çalışma izni alacaksınız, bir yolunu bulup olayların yaşandığı yerlere gideceksiniz, sizi tehdit olarak gören bakışlar arasında işinizi doğru dürüst yapmaya çalışacaksınız, dertten de öte idi...
EZİYET Mİ ARARDINIZ?