Yarın, memleketin uğradığı bir belânın, büyük bir bir rezaletin ve facianın yıldönümüdür: Seçimle gelmiş meşru bir iktidarın silâh zoru ile devrildiği 27 Mayıs darbesinin 59. yıldönümü... Bir grup askerin alaşağı ettiği Demokrat Parti iktidarı açıkça söylemem gerekirse, hatâsız, günahsız, yani pîrüpak değildi. Büyük yanlış yapmıştı, meselâ basına emsâline daha sonra rastlanmamış bir baskı ve sansür tatbik ediliyordu, apansız konan yasaklar yüzünden gece baskılarında gazetelerin sütunları kazınıyor ve sayfaların bazı yerleri bembeyaz çıkıyordu, büyük şehirler kaynıyordu, Meclis'te bir "Tahkikat Komisyonu" teşkil edilmiş, komisyon darbeden birkaç gün önce vazifesini tamamlamıştı ama milletvekillerine gazetecileri ve muhalifleri tevkif edip hapishaneye gönderme yetkisi verilmesi olacak iş değildi, zamanın başbakanı Adnan Menderes da asabîleştikçe asabîleşmişti... Ama işlerin bu hale gelmesinde "darbe" kavramını açıkça telâffuz edip ikidarı çileden çıkartan muhalefetin de büyük günahı vardı ve daha da önemlisi, dertlerin çaresi silâhlı bir başkaldırı, bir ihtilâl değildi! Zaten bir müddet sonra seçimlere gidilecekti ve Demokratlar'ın bu seçimden yine galip çıkacakları belli idi...